--- Devrim Arabaları ---
Yönetmen: Tolga Örnek
Senaryo: Murat Dişli, Tolga Örnek
Müzik: Demir Demirkan
Oyuncular: Taner Birsel, Halit Ergenç, Vahide Gördüm, Selçuk Yöntem, Uğur Polat, …
Konu: 1961 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, yerli üretim bir otomobil yapılmasını emreder ve görevin TCDD işletmesine verildiğini açıklar. Hemen işe girişen 23 mühendisin önünde bu otomobili yapmak için Cumhuriyet Bayramı' na kadar yalnızca 130 gün vardır.
“Devrim” adı verilecek olan bu arabayı üretmek için 23 mühendis, kariyerlerini ve aile hayatlarını riske atarak zamanla, yoklukla, politikayla, karşılarına çıkan sayısız engelle baş etmek zorunda kalırlar.
Sonuç: Devrim. Askerin isteği bir araba ve bu büyük oluşumun altına saklanan büyük kin. Sinemanın büyük harflerle dışarı saçtığı felsefesi, siyaseti, futbol takımı tercihi olur mu? acaba. Eisenstein yapmış bir yıkıma ön ayak olmuştur evet ama ne zaman sineması sinemanın özüne ulaşmış, katı matematik havuz problemlerinin çözümünün üstünde zevk verebilmiştir mesela...
“Devrim Arabaları” filmi ismen yönlendirdiği politik düşünce tuzaklarını ilk baştan ortadan kaldırmış. Film içinde geçen radyo anonsundaki gibi yalnızca isminde “Devrim” kelimesini bırakarak; tüm diğer politik fikirleri bir minimal öykü içerisinde eriterek yok etmiş. Böylelikle bir gelişimin nasıl da itikad haline gelmiş düşünceler tarafından yanlış anlaşıldığını, bir askerin keyfinin bozulmasının Türk sanayi sektörüne damgasını, asker ile siyasinin, mühendis ile ustanın, halk ile Devrim’in güçlü birlik yapısına rağmen bir arabanın nasıl da ortalarda benzinsiz kaldığı gözler önüne seriliyor. Aydın kesim gelişimin yanında olması gerekirken; hak- hukuk yapısının tepeden inme monarşi ile yıkılmasını bahane ederek; arabaya saldırıyorlar. Devrim yıllarının tek işe yarar tarafı; yanlış yapılanlar tarafından ne yazık ki yanlış anlaşılıyor…
Film; ismi “Devrim” olacak bir yapıya uygun, ama yönetmen "Arabaları" da yanına ekleyerek siyasi bilgisi olmayan genel izleyici de yol açmış oluyor. Çalışılmış senaryo ile sivri taraflar metinden uzaklaştırılıyor. Sakince yalnızca arabamızın yapılışına yükleniyoruz. Güzelim hikaye; dikkat verilmiş renk, iyi çalışmış sanat ve iyi oyunculuklar ile izlenmeye hazır bir film haline geliyor.
Neden! Sinematografi ile hikâye örtüşmüyor? Kamera hareketleri yalnızca durumları resmediyor? Devrim sinemaları neden sanatın temeline inmiyor? Öykü; neden yalnızca öykü anlatılıyor? Bunlar da işin benlik tarafları. İyi seyirler!
Mehmet Emin Yıldırım
meyproduction@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder