27 Kasım 2010 Cumartesi

Tarkovski'den SEMİH KAPLANOĞLU'na BAL- 2

35. dakikadan devam ediyoruz...

Elbiseleri dikkatle incelerseniz daha öncesinde de dediğim gibi hangi alanda hareket ettiğinizi keşfedebilirsiniz. Şimdi şöyle bir durum da var; Tarkovski ya da Kaplanoğlu, ya da herhangi bir sinema emekçisi böyle bir diyalekt düzlem kurmak istemiş olsalar da; bu kurulmak istenen durumun (biçimsel) son hali değildir. Yani filmin kendi kurmaca düzleminde -rüya- gerçek diye basitçe indirdiğimiz düzlemde- yönetmen de sonrasında kendi farkedebileceği, ya da farkedemeyeceği hatalar (zaman biçimi uygulaması sıralama hataları) yapabilir. Bu bir diyalog olabilir, devamlılık hatası olabilir; yani her an "zaman içinde zaman" kurgusunu bozabilecek hatalar oluşabilir. Ayağımızın kayabileceği kaygan bir alanda hareket ediyoruz çünkü...


Zaman ve Sinema'nın tek bir düzlemde işlenmesi için Tarkovski'nin uygulama tekniği iyice incelenmelidir. Yani bu adam; uzun plan, geniş açı, net alan derinliği, merkezi tek noktadan hareketli track ya da sağa sola yavaş kamera hareketleri yapmaktadır. (Çerçeve sabit) Neden böyle bir biçim var, neden bunu deniyor, zaman mefhumunu hissetirmek ancak böyle mi olabilir! ( Biçimler insanların mizacına göre değişir)

Birkaç keşfim daha var, postmodern sistemi uygulamaya başlayınca videolu görüntü ile açıklamaya çalışacağım inşallah...

Durum şu ki; ideal olana yaklaşmak denilen alanın sahibi ne Tarkovski ne de Kaplanoğlu'dur. Bu durumda bu yetenekli insanlar yalnızca kendi ideallerini ortaya koymaktadırlar. Kendi ideallerinin biçimlerini. Şüpheli tavırlarla daha başka bir şekilde daha iyi yapılabilir mi sorusuna cevap aramalı ve çıtayı her zaman yüksek tutmaya çalışmalıyız. Taklit değildir işimiz, değil mi Alexander!

Evet filme geri dönelim. Yusuf okul elbiseli; belki Bal avından dönülen rüyanın devamıdır bu ya da farklı bir düzleme geçmişizdir. Baba urgan almaya gidiyor. Yusuf peşinden takip ediyor, baba Yusuf'un arkadaşına bir hediye veriyor ki sonrasında gösterilen sahneden bu hediyenin daha önce gördüğümüz daha bitmemiş geminin yapılmış hali olduğunu hissediyoruz. (Belki; analitik olanın, yani plan plan yapılan analizin sözüdür. Yoksa film sonunda bunları cevaplayacağız.)

Baba ve Yusuf'un sıra arkadaşına çok yakından baktığımızda dahi hediyenin ne olduğu tam olarak görünmüyor. Şimdilik gemi olduğunu kabul edelim. Sonraki planda Yusuf suratını asınca bir küsme olayını görmüş olduk. Yusuf annesinin de onu çağırmasına aldırış etmeden geminin yerinde olup olmadığını kontrol etmeye gidiyor koşarak ve gemi yerinde yok.


Sonra Yusuf'u okul elbisesini değiştirirken görüyoruz. Bu elbise değiştirme daha önce Yusuf'un kitaplarını kuruturken annesinin "elbiselerini değiştir yavrum dediği" yerin devamı olduğunu görüyoruz. Sürreal düzlem buradan devam ediyor.

Sürreal ve real kurulum için okul elbiselerini, kalın kazaklı elbiseyi ve sarı çizgili gömleği kontrol edin.

Babasına küs bir Yusuf gördük, ayrıca baba da yeni urbanını almış işlem görüyor. Sonra okuldayız 1+1=1 (Tarkovski- Nostalji) ve bütün sorular 1'den geliyor. Ezoterizm düzleminde 1 sayısına eklenecek tüm sayılar sonuç olarak yeniden 1'i verir. "1" onun rakamıdır çünkü. 1 tüm sayıların içindedir ama hiçbir sayı 1 değildir. (Kutsal Dini Bir Gönderme)

İlk başlarda Yusuf'un okuyamama problemine gülen arkadaşlarına kızan bir çocuktu bu gözüken Yusuf'un sıra arkadaşı. Bu sefer Yusuf defterleri değiştirip geminin hıncını almak istiyor. ( Hınç değil- tembellik de ortaya çıkabilir) Daha sonra pencereden baktığımızda arkadaşının üzüldüğünü gördüğü için Yusuf'un pişman olduğunu tanımladığını düşünmeliyiz yönetmenin...

Baba evden gidicek şimdi. Kuş babayla Yusuf'un konuştuğu sahnede görüldü demek ki yeniden rüya düzlemindeyiz. Babanın bal bulmaya uzaklara gideceğini görüyoruz. (Fısıldama da devam ediyor.)

Anne ve Baba konuşuyor. (Buraya dikkat etmeliyiz.) Baba güneş doğmadan yola çıkıyor.

Yusuf sarı çizgili gömlekli ayrıca Hoca (114-Nas= İnsanlar- Kul Euzu Bi Rabbin Nas) süresini okuyor. Kuranda Nas süresinde Kuran'ın Osman Halife zamanında düzenlenmesine göre (Vesvesil Hannas) yapısı var. Bu genellikle cinni, paronayok ve rahatlama problemi çeken, üzerinden bir çeşit baskıyı atamamış kişiler için kullanılan bir dini temizlenme yöntemidir. (Felak ve Nas Süreleri  Euzu (Sığınma) ile başlar korunma süreleridir.)

- Bir hoca tarafından kontrol edilebilecek kadar problemli bir çocuk, şu aralar Yusuf! (Zaman)


Sarı gömlek ve Nas süresi babanın film zamanında aslında öldüğünü ve Yusuf'un değişik rüyalar görerek bu işten bir türlü kurtulamadığını gösteriyor sanki. (Sarı Çizgili Gömlek real olayın değiştiğini göstermek için konulmuş, daha sonra da dikkat edeceğiz)

Sonra Yusuf hocanın yanından ayrılıp (Tarkovski- Ayna (4 Mevsim Sahnesi)  gizli bir sendrom ile babasını ve annesini birlikte görüyor. Sonra uyanıyor ve iç çamaşırlı olarak babasına bakmaya gidiyor ama babası yerinde değil. (İlk Uyanma) (Yukarıdaki İlk Resim)

Sonra real düzlemdeyiz ve okuldayız. Yusuf sıradan bir gün geçirip bir şair kızın peşinden gidiyor. Beyaz saç tokasını (kumaş) yerden alıp körebe oynuyor ve yapılmış olan gemiyi görüyor. Yani bu çocuk (seyirci) real- sürreal düzlemini kaybetmeye zorlanıyor. (Real düzlemdeyiz). Şiirin peşinden giden bir Yusuf bu.

-Yusuf ve Yahya karakterlerini de içerik olarak incelemek gerekecektir...

Babanın aslında çoktan öldüğünü söyleyeceğiz ama bir takım kurgu kusurları var bu nokta için...

Yusuf gemiyi real düzlemde, bir rüyası yüzünden kin duyduğu sıra arkadaşına esas anlamda (real) vermeye gidiyor. ( Daha önce babası vermemişti- mantığı çıkıyor buradan) Affettirmek için kendini...

Sonra yeniden real düzlemde babanın hala canlı olduğu hakkında birlikte bir haber alıyoruz.

İşin enteresan tarafı zaman ve zaman denklemi dahi olsa bunu kafanıza göre yapamayacağınız, kurgunun tutarlı olması gereken yerler var. (Nasıl mı?)

Yusuf babasının gelecek olmasına hazırlık için okumayı iyice sökmeye çalışıyor. Anne de bir taraftan oğlunun hareketlerini inceliyor.

Yusuf takvim yapraklarına geri döndü. Yönetmen takvim kısmını karanlık noktada bırakarak zaman algısını iyice bozmaya çalışıyor (27 Ekim ve 28 Ekim 2009) Oku kelimesinin vaktiyle birlikte vakti zaman olarak 22 Ekimden bu yana bu kadar gün geçmiş. (Çocuk takvimi tersinden okuyor!!!)


İnsanların sinema ve şiir gibi ismini sanatla kalıplaştırdığı "burda ben bunu tercih ettim" dediği noktalar ancak içerik ile ilgili bir dizayn meselesidir. Yani film biçimleri daha iyi bir insanlık düzeyine ulaşım için eleştirilmeli ve didik edilmelidir.

Sanat biçiminin eleştirilemez tarafı anlatılmak istenen; yani içerik tercihidir. Bir sinema eseri için düşünürsek "ben bu konuyu anlatmak istiyorum" dediğiniz anda tercih yapmış olursunuz. Bu tercih sanatçının şahsına aittir. Lakin şiirin biçimindeki ölçü her zaman eleştirilebilir ve daha iyisi için gelişim sağlanabilir. (Rubai, Şiir Ölçüleri)

Filmin real ve sürreal düzlemi, bilinçli bir şekilde senaryo sırasında tasarlandığı için yani her plan biçim olarak bir sistemle kurulduğu için hatalı olma ihtimali, sistemin bozulması ve kontrolü kaybetme gibi durumlar söz konusudur. Tüm sanatçılar için geçerli bir olgudur bu...


Yoksa yönetmen; "kurgu sırasında temel mantığı kaybettim ben, bari burası da böyle oluversin, zaten kimse anlayamaz, anlasalar da ve bu benim tercihimdir" diyemez. Kurgu kontrol altındadır her zaman. 

Mesala "Miraç"  filmde bir içerik  tercihidir, bir sinema biçimi değildir. Miraç neden seçildi acaba sorgusu tercihtir ve eleştirilemez... (Miraç ve biçim denk getirilmek istense dahi)

 Devam edeceğiz...