27 Ekim 2010 Çarşamba

Centurion

Seviyoruz; dağları, taşları, kılıçları, bıçakları. Nostalji her zaman çeker kendine. Çünkü dövüş sahneleri daha ayrıntılı olur, yavaştırlar. Çünkü karakterler daha oturaklı olur, babacandırlar. İzlenesi olmaya çalışırlar. Lakin yapım yeterince güçlü olmazsa, olay hikayesinden, durum hikayesine zıplaman gerekir bir yerl...erde. Eee. Nerede kaldı, Hollywood'un seyircisini filme hazırlayan film türleri. Olmadı mı, arada kalırverirsiniz maazallah. İyisi mi toptan riske girmek gerek bu tür işlerde, Mel Gibson amcam gibi, kaz gelecek yerden tavuk esirgememek gerek. Tabi Hollywoodsan, yoksa estetik kuramları biraz kurcalayıp yapabilirsin bir şeyler. Kalıplaşmış seyirci hafızalarını silmek kaydıyla. İşte böyle arada bir şey...

RED

İzlediysen, yazacaksın! Az da olsa karalayacaksın kağıdını. Sinemaya çok gidemesem de şu aralar, kopardım da değil seyirci olarak bağlarımı. Red; ağır ağır işlerken konusunu; türdeşlerine oranla daha güçlü bir altyapı kurduğunu seziyorsunuz önceleri. Devam ediyorsunuz; lakin anlamsız bir uzun yazı yazmak gibi bu film...lerde; yazmaktan sıkılır gibi aniden, çevredekileri devreye sokmadan, sessizce! tüm bir binayı yıkıp, Investigation gizliliklerinde rahat rahat gezdirebiliyorlar sizi. Yapı böyle kurulmuş, o kadar ekibi oralara sığdırmak bile büyük başarı aslında. Klasik bir altyapı, yalnız kendine has şirin bir özgünlük. Denenebilir, hazır Malkovich de buralardayken...