24 Mayıs 2010 Pazartesi

Temple Grandin

8.5/10... Otizm tanısını dört yaşında sırtına yükleyen Temple ve annesi; kendilerini çok zor bir hayatın içinde bulurlar. Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkarak tasarlanan film; hikaye kahramanının sınır tanımaz fotografik hafızası ile bizleri büyülüyor. Olmazsa olmazların olmadığı, olmasa da olurların buluştuğu karakterimiz bizi enteresan hareketleri ile acımak fiilinden, hayranlık mertebesine hareket ettiriyor.

Cannes 2010 Patladı!

 Ünlü yönetmen Tim Burton başkanlığındaki Cannes Film Festivali jurisi en iyi film ödülüne "Uncle Boonmee who can recall his past lives" (Geçmiş hayatlarını hatırlayan Boonmee Amca) isimli Tayland filmi layık görüldü.

Böylece, Tayland katıldığı ilk Cannes Film Festivali'nde büyük bir ödül kazanmış oldu. Cannes Film Festivali en iyi yönetmen ödülünü ise Mathieu Amalric "On Tour" filmiyle kazandı.

Tim Burton, Penelope Cruz, Benicio Del Toro ve Kate Beckinsale gibi yıldızların üyesi bulunduğu Cannes Film Festivali jurisi en iyi kadın oyuncu ödülünü Fransız aktris Juliette Binoche'ye verdi.

Binochet ödül kabul konuşmasında filmin yönetmeni Abbas'a etkileyici sözler söyledi ve onun kamerasının kendi kadın oyunculuğunu öne plana çıkardığını söyledi.

Cannes Film Festivali en iyi erkek oyuncu ödülü ise iki erkek oyuncu arasında paylaştırıldı. İspanyol aktör Javier Bardem ve İtalyan aktör Elio Germano Cannes en iyi erkek ödülüne birlikte layık görüldü.

Prience of Persia: The Sands of Time

6.8/10... Son 3D oyunlarını oynayanlar için tanıdık atmosferler, karakterler ve aksiyon sahneleri. Oyunun hikayesi eğer biraz daha açık uçlu olsaymış; film yapanlar için de kolaylık sağlayabilirmiş. Film bu büyük hikayeyi tabanına yayarken zorlandığı için; doğal olarak hızlı geçişler, kim vurduya gitmeler ve ani oluşlar ile karşılaşmamız kaçınılmaz oldu. Biraz daha para ve zaman ile klasikler arasında yerini alabilecek bir filmi; ilgisizlik yüzünden elimizden kaçırmış ve oyunun manyaklarını birçok zevkten mahrum bırakmış oluyoruz sadece. Atmosferi ve aksiyon sahneleri için izlenebilir.

Mary and Max

7.2/ 10... Adam Elliot'tan bir stop-motion şakası. Edebi bir masal anlatımında olduğu gibi gönderilen mektuplar sayesinde bir anlatıcı ile karakterlerimizi tanıyoruz. İki yalnız öteki karakterin, hayatları devam ederken dostluklarını devam ettirmesini ve bu dostluğun aslında çoktan sınırlarını aştığını farkediyoruz. Çok zor bir anlatım olmasına rağmen, karakterlerimiz kendileri konuşup kendileri oynasaydı çok daha büyük bir özdeşleşme ile hikayenin ortasına cuk diye oturabilmemiz sağlanacaktı. Zor bir film, ağır tempolu ama izlenebilir...