16 Ekim 2008 Perşembe

"Sen" neysen "Sinema" "O" dur...yazıma Yorumlar ve Cevaplar-1

Yorum:(Murat Serezli)Güzel bir yazı olmuş. Özellikle ana akımları özetlediğin kısımlar. Ama insanın sanatın kendisi olduğuna katılamayacağım. Evet her insan biriciktir. Benzeri yoktur. Ama duygu ve düşüncelerinin şekillendirdiği dünyasını, kitlelerin kabul edeceği ya da ettiği bir disiplin, bir formasyon içerisinde kavurup, şekillendirip sunmadığı, aktarmadığı sürece sadece yaşayıp, deneyimleyip, değişimler geçirip, düşünceler yaratıp, sonra da yok olup gidecek aciz bir ruhtur.

Yine de 'sen neysen sinema o'dur' lafını sevdim. Tabi bu laf üzerine de dakikalarca konuşmak lazım. Çünkü 'sinema' bir yaratıcı tarafı var bir de izleyici tarafı. Yaratcının tarafında, 'o neyse, sineması o çıkacak' ama izleyici kişiler 'o sinemayı' kendi oldukları şekillerde algılayacak, alacaklar. Yani eser yaratıcısındna çıktıktan sonra alıcı kişi için "sen neysen, (aldığın) senin sineman o'dur" olacak. ;)
Cevap:Yorum için teşekkürler;Murat Bey
"Sanat"ı temel anlamda "İnsan"dan alıkoyan bir takım teknik öğelerin varlığıdır.Her birim kendini,imkan,istek ve kapasitesinin sınırları içerisinde dışavurmaktadır.Şöle ki;kimi insan Şiir,heykel yoluyla kendini dışavurur, kimisi çevresindeki hastalıkları iyileştirerek,kimisi tüm gün evinde oturup arkadaşları ile zaman geçirerek.Her insan yaptığı,yapacağı ve yapıyor olduğu tüm fiilerde kendi "Öz"ünü dışarı vuruyordur tezini altanlam olarak savunduğum yazımda "Sinema" yollu dışavurum için aranan "Uslupların" yönetmen-kişiler tarafından çok dışarılarda arandığından,aslında kendi "Öz"lerini açığa çıkartmaların "Sanat" için gerek ve yeter sebep olduğundan bahsettim.İnsan eğer "Sinema" yollu evrensel aktarımı seçecek olursa,kendisini anlatmaya,ne olduğunu ve evreni nasıl algıladığını anlatmaya çalışmalı, hipotenizi kendi yorumumla sundum.Herkes bu yola başvurmak zorunda değil açıkçası,değerlerini aktarmak için başka yollar da seçilebilir.

"Sen neysen "SİNEMAN" o dur" gibi bir başlık kullansaydım, o zaman ikinci paragraftaki yorumunuza katılacaktım.Fakat;kendini
anlatmak için sinema yolunu seçenler ile başka yollara başvuranların dahi "Öz" lerine ulaşmak çabasında olduklarını ve olmaları gerektiğini anlatmaya çalıştığım için,Sen neysen Sİnema O,Sinema neyse Sen de o sun; temelini tam anlamıyla özünde sağlayan başlığımdaki cümleyi kullandım.Saygılar
Yorum:(Derman İpek)''sen neysen sinema o dur'' başlıklı yazını beğerenek okudum ve kişinin özüne ulaşması gerektiğinde hem fikiriz.Ellerine sağlık.Keyifli herkezin kısada olsa katılıp fikrini ve yorumunu katabileceği güzel bir yazı olmuş.Konuyu genişletirsek farklı yada ortak düşünceler ortaya çıkıcaktır.Sonuçta tartışılan konu sanatsa ve bu,sanat yelpazesinde sinemaysa düşünceler ortaya atıldıkca ana fikrin dahada güzelleşiceğine ve gelişiceğine inanıyorum.
Cevap:Yorumun için teşekkürler Derman
Fikirlerine katılıyorum,konunun daha ince detaylarına girdiğim uzantılarını da buradan ilerleyen zamanlarda paylaşacağım.Saygılar
Yorum:(Aydın Aslan)Bu yazdığım 3 yorum aslımda diğer 2 si 300 karakter sınırı yüzünden kaydolmadan kapandı...

Emni kardeşim öncelikle buna kafa yorman farkındalığını bize aktarman bile bi ayrıcalık,tebrik ediyorum...

Yeni;Kendinden öncekinin katili,kendinden sonrakinin maktulü...Bu akım,dil vs.. olsun hep böyledir fakat ülkemizdeki sinema anlayışından ele alacak olursak akımların coğunun rüzgarına kapılamamış sanatı her daim ticari ürün olarak düşünmüş çoğularının ve seninde dediğin gibi farklı olana heves edenin avuçlarında eriyip gitmiş Sinemanın herşeyden önce bi sanat topluma aydınlık bi yola yöneltmenin bi yolu olduğu unutuluyor temel akımlar ise bunların farklı güzergahları fakat farklı "dil" bu haritanın neresinde çıkarmak güç sanıyorumki bu Sürekli bi yerlerden peydah olup sadece televizyon söyleşilerinde var olan "dil" kaybolmuşların kamuflesi...
Sanatçı insan herseyden önce diğer insanların farkında olmadığı yaşargen geçtiği kendine ait hissetmediği bazı şeyleri,acıları mesela anlayıp kendi potasında eritip anlatan dokunabilir kılan değilmidir salt insanı sanat eseri kılmak kendi bile bunun farkında değilken bizim ona böyle bir anlam yüklememiz onuda zordurumda bırakmak değilmidir...Bir sanat serinin ortaya cıkısı bi doğumdan farksızdır bence gerek doğuran gerekse doğan acısından baktığımızda üretken insan yani sanatçı maddi evrenin maddesel koşullarından sıyrılıp yavaşça maneviyata göç ederken knedi dışındaki herşey için bir sorumluluk yüklenip birşey anlatma derdinde olan insan değilmidir bunu içnde yetiştiği toplum dan cevreden duyumsadığı seyleri özünden gelenlerle kaynastırıp belli estetik kurallarla biçimlendirerek anlatmazmı,kısacası salt insanı sanatcı ve sanat eseri olarak görmenin yanlış olduğu kanısındayım yinede bence tüm bu sorunsal sanatın ne içn olduğunda gelip tıkanacaktır kendisini yüceltmek içinmi,insanlığı ileriye taşımak kısaca insanlık içinmi...

Saygılar
Cevap:Yorumun için teşekkürler Aydın;
Genel tartışmalara girmeden,yazımda özetlemeye çalıştığım şey farkında olsak da olmasak da İnsan'ın bir sanat eseri olduğu gerçeğiydi.Sinema yoluyla bir şeyleri veya bir şeylerini paylaşmak isteyen kişinin,kendindeki bu gerçeği örtbas etmemesi,gözlemlerinini daha içerilerde yapmaya çabalaması gerek demiştim.Daha duyarlı olmalıyız.Yönetmen ismi olmak için çabalamak yerine Yönetmen olan "Öz"ümüze daha fazla yaklaşmalıyız."Dil" yaptığımıza sonradan isim konulması işlemi olmalıdır,bizim oluşturmaya çalıştığımız şey değil demiştim.
Temelinde Sinema işinde ortaya eser koyan herkes kendi "öz"ünü yansıtıyor demektir.Bu bir gerçektir.(Herkes)(Sanat veya ticari film vb.).Sence veya toplumca sanat ve ya ticari kavramların içine giren her eser kendi "öz"ünü anlatıyordur zaten.Kimi duyarlı olarak kimi duyarsızca.Duyarlılık ve büyük farkındalık bize bunun nasıl olduğunu anlatacaktır.Pek anladığını yaşamak?.Yaşamak ve bu sorumluluğun altına girebilmek,yaşadığını,anla
dığını ama yaşamayı bilmeyen kişilere anlatmak,çok çok yüksek oranlarda sağ lobları gelişmiş duyarlı insanların (sanatçıların) görevleri değil midir?. Sinema yolunu kullananın "Yönetmen" olmaktan daha önemli bir görevi çıkıyor ortaya.Kendini,evrenini,çevresini kişişini "1" kılmak...
"İmge hakikatin suretidir" diye bir lafı var Tarkovski'nin.Bu sözü herkesin bir şekilde yorumlayacağını söylememiz yanlış olmaz.Herkes bi şekilde bu sözün ne içerdiğini anlayacaktır.Bazı şeyleri yanlızca anlamak değil,yaşamak da gerekiyor.Bu da ancak bir takım farkındalıklarla sağlanabilir.Sonuç olarak ;Bizim ismen yönetmenlere değil,kendindeki sanatı sinema yoluyla aktarmaya çalışan, kendini tanıyan ve yaşıyan "kişi"lere ihtiyamız var.Sonradan isim "Yönetmen" konulacaktır zaten...

Hiç yorum yok: