Klasik anlatıları yık, düşünceler arası bağlantılar kur, her fikri tüm genişliği ve bağlantıları ile düşün, tüm sistem üzerine "paranormal" araştırmalar düzenle. Sonuçta; ya Ezberlersin ya Sorgularsın...
23 Şubat 2012 Perşembe
Ingmar Bergman- Hour Of The Wolf (Kurt Saati)
“Bir “ben” varım bir de hakikat” diye düşünme. Hakikat dışarıda aranan, kendinden gayrı bir yere oturtabileceğin bir hedef, amaç, arzu değil. Hakikat bir şey, olgu, kavram, imge, ya da simge de değil. Evinden çıkıp metroya binip gidebileceğin bir mekan da değil ne yazık ki. Evinden çıkarken, kapını kilitlerken, fırıncıya selam verip, bakkaldan sigaranı alırken de hakikatin orada, seninle birlikte. Görmüyor musun? Fırıncının dükkanını geçtikten sonra dönüp arkaya “ha, benim hakikatim fırıncıya selam vermekmiş” diye düşünüyorsan yine yanılıyorsun. Hakikat kendinden ayrık bir zihin tarafından tanımlandığı anda kendi olmaktan çıkar. Bu yüzden tanımlanmaya ihtiyacı yoktur onun. Onu sessiz sedasız, düşüncesiz, zihinsiz kalabildiğin her anında tadarsın. “Çok soru sorma, sonu gelmez arzularından sıyrıl biraz, yaptığın resimlerinin senden birer parça olduklarının farkında olarak yaşa, aslında sadece yaşa” gibi büyük cümleler kuruyor Bergman büyüğümüz. 1950- 1985 yılları arasında sanatçılar kendi sınırları içinde sıkışmış sanat biçimlerini; bireysel deneyimlerini daha güçlü bir şekilde dışsallaştırabilmek için genişletmeye çabaladılar. Mesela; rüyalarımızı nasıl aktarabiliriz diye düşünmeye başladılar. “Rüya ile gerçek birbirinden ayrı ise eğer; bu ayrıksılığı nasıl bir potada eritebiliriz” diye kafa yordular. Batının ruh bilimcilerinden ve doğunun bilgelerinden çok sıkça yardım aldılar. En sonunda rüya görmenin, gündüz rahatça dışa vuramadığımız arzularımızın farklı bir biçimdeki varoluşu olduğuna karar kıldılar. İşte Bergman da bu düşüncelerle; aynı anda rüya gören iki kişiyi, bir kadın ve erkeği getirmiş önümüze. Eğer Johan sadece kendi kurmaca karakterlerinin içinde bulunduğu kabuslar görüyorsa, nasıl oluyor da Alma da aynı karakterleri ve olayları görebiliyor, yaşayabiliyor. Johan bastırılmış arzuları yüzünden problemler yaşıyorsa, nasıl oluyor da karısı Alma da aynı problemlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Johan ve Alma, beraberce rüya mı görüyorlar? Kurt Saati (Fecr Vakti) bir sanatçı, temelde bir insan için neden bu kadar güçlü ayrıcalıklar taşıyor. Johan şimdi nereye kayboldu. Yüzleştiği arzularının yetersizliği, onda bıraktığı boşluk onun yok olmasına mı sebep oldu? Johan ölmeden önce öldü mü? Johan ismi ile adlandırılan Ego hakikat denizi içinde kayıp mı oldu? Ne oldu bakın bakalım, hakikaten ne oldu!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder