Klasik anlatıları yık, düşünceler arası bağlantılar kur, her fikri tüm genişliği ve bağlantıları ile düşün, tüm sistem üzerine "paranormal" araştırmalar düzenle. Sonuçta; ya Ezberlersin ya Sorgularsın...
23 Şubat 2012 Perşembe
Alejandro Gonzalez Inarritu- BIUTIFUL
“Hadi bakalım! Bize kendinden bahset biraz” dedi terapist. Anlatmaya başladınız, konuştukça konuştunuz… Ailenizden, küçük yaşlardaki deneyimlerizden, şimdiye kadar eriyen hayat sürecinizdeki başat olaylardan konu açtınız. Sonra entelektüel düşüncelerinizi, terapisti etkilemeye çalıştığınız gündem konularını gevelemeye başladınız. Terapistiniz size soru sormuyor ve sizi yönlendirmiyor olduğu için daldan dala atlamakla meşgul olduğunuz bir evreye kadar sağ salim geldiniz. Tüm sürtünmeler ihmal edildiği için fiziksel ölümünüz gerçekleşene kadar konuşabilme potansiyeliniz bulunuyordu ve siz kurallara uymak adına konuşmaya devam etmek zorundaydınız. Alakasız görülebilecek konuşmalarınızı bir nesne olarak (kulak duyuyor) dışarı çıkartmaya devam ettiğinizden dolayı fikirlerinizle (kendinizle) yüzleşmeye başlamıştınız. Daha önceleri net olduğunu düşündüğünüz temel fikirleriniz; bir sonraki söylediklerinizle çelişmeye başlamıştı. En sonunda içinde bulunduğunuz odadan, terapistinizden yani pratik olarak etrafınızda gördüklerinizden geriye konuşacak bir şey de kalmadı. Böylelikle kendinizi, kendi sandığınız kendinizi; sessiz, suçsuz, dinleyiciye tamamıyla anlattınız. Yani film yaptınız ve seyirciniz, etkin bir dinleyici olarak filminizi izledi… İşte Inarritu da her yönetmen gibi başladı konuşmaya. Sonsuzluk sıfatıyla tanımlanabilecek bir konuşma süresi olmadığı için (2 Saat 28 Dakika) bütün konuşmalarını – bir bütün olarak kendini- kısıtlı film süresinin içine sığdırmaya çalıştı. Ama sonra bir an durdu, “ben salt kendimi (ego- beni oluşturan öğeleri) anlatarak sinema yapmış sayılmam, en iyisi bir olay örgüsü devşirmesi de ekleyeyim anlatımıma” dedi. Kendi anlatısına; kendinde olmayan (Javier Bardem) mistik birkaç özellik de yükledi. (Ruhsal İletişim) Sonra kadınıyla olan kötü ilişkilerini aynen anlatmanın seyirciyi yorabileceğini düşünerek; hıristiyan geleneğinin sevgiyle dolu bakış açısını da anlatısına yükledi. Son olarak da yaptıklarının anlaşılamayacağını, kafa karıştırdığını düşünerek anlaşılamayacak noktaları birçok kez anlaşılması için tekrar etti. Terapi seansımızı da böylelikle bitirdi. Sadece kendini, kendini oluşturan toplumunu anlatsaydın ve usta yönetmenlerden yürüttüğün film kurma biçimini filmine empoze etmeye çalışmasaydın daha iyimser olabilirdim ama; belirtmem gerekir ki Inarritu; aslen sanat eylemi; bu terapinin sonunda gerçekleşen “katharsis- boşalma- kusma” evresinden sonraki zihinsel boşluktan ortaya çıkmaktadır…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder