7 Şubat 2012 Salı

David Fincher- The Girl with the Dragon Tattoo (Ejderha Dövmeli Kız)


Böyle “Sherlock Holmes” gibi tipler adamın sinirini bozarlar. 1.30 saatlik film sürecinde 1.5 yıllık hadiseyi çözdükleri için sizi özdeş olamama kompleksine sokarlar. “Ne oldu da oradan oraya geldi bu adam, bu ejderha dövmeli enteresan velet ne ara öğrendi bu kadar şeyi” sorularını sormak filmin, dizinin yadsınmasına da neden olur. “Hayat ne güzel, böyle bir takım olayları biz de çözüp, her türlü tehlikeden sağ salim çıkabilsek ne güzel olurdu. Paramızı da kazanırdık, ev, bark derdimiz de olmazdı. Şu sinema da bari tüm dertlerimden sıyrılıp azcık adam olayım, gerçek hayatımda kimse bana değer vermiyor, en iyisi 1.30 saat film izleyip, kendimi buluyum…” Halen Hollywood (hikayesi bittiği halde) aynı iyi hikayeleri anlatmaya devam ediyor. Ama şunu fark edin lütfen; bu en önemli noktadır Hollywood filmi çözümlemesi için; Superman, Örümcek Adam ya da Rambo gibi fizik gücüne dayalı karakterleri artık bizleri uyutmak için kullanamıyorlar, çünkü devir fiziğe dayalı savaş devri değil, ayrıca Seven, Testere 1, Makinist gibi sürpriz hamleleri de tükendi, artık direkt olarak zekanıza meydan okur şekilde, hiçbir zaman ulaşamayacağınız, her şeyi çözebilen, her rüyanıza hükmedebilen karakterler üzerinden ninni söylüyorlar. İzlemeyin demiyorum ama farkında olun! Bu ejderha dövmeli kızı, ejderha dövmesiz Sherlock’u “ideal” tipler olarak yükleyip, kendi var oluşunuzdan kuşku duymanıza sebep oluyorlar. Bir kulağınız da bağımsız, festival sinemasında olsun! Oralarda halen bir umut var!

Hiç yorum yok: