9 Aralık 2011 Cuma

Krzysztof Kieslowski- Dekalog- 7- Çalma!


Çalıntı Düşünce

Dekalog serisinin altıncı bölümünü şimdilik es geçiyorum. About Killing (Dekalog 5 ) gibi Dekalog 6 da başka bir filmin kırpılmasından oluşturulmuş. (About Love) Son sahneler, yani bitirici vuruşlar değiştirilerek elde edilen bir anlam bütünlüğü söz konusu...

Kieslovski'yi anladınız artık. Hiçbir şey hakkında, hiçbir emir cümlesi hakkında doğrusal bir yaklaşıma sahip değil. Rasyonel aklın üstüne çıkabilmek ve seyirciyi aktif düşünen ve hisseden bir birey haline yönlendirmek için görsel öykülerini çok nadiren oluşabilecek- toplumun zihninin eski kodları arasında kolaylıkla bulamayacağı türden oluşturuyor.

Hep bir fluluk hakim. Durumu işleyen de, duruma maruz kalan da ortada tutulmaya çalışılıyor. (Emir cümlesinin kırılabileceği işlenerek!) Lakin şu noktada düşünebilirseniz; yönetmen (yaratacı benlik) ne kadar ortada durmaya çalışırsa çalışsın, ortaya koyduğu eseriyle- oluşturduğu nesne ile- kendi bilinçaltını konu alacaktır, istese de istemese de.

Ya tüm bilinçaltı, aktif bir bilince döndürülürse ne olur?

Düşünün bakalım, düşünebilecek misiniz?

Bir şey hakkında düşünmek, düşünme fiilini ve düşünülen şeyi birbirinden ayırmak ile gerçekleşir. Ama siz düşünce biçiminizi değiştirip, yani düşüncenizi düşünme fiiline, zihninizi de zihninizin kendisine yöneltmeye çalışırsanız, bu ikilem durumunu aşkınlamanız söz konusu olabilir.

Arada küçük bir boşluk görebiliyorum çünkü...

10 emir temeli üzerinden filmler yapmaya kalkıştığınızı düşünün. 7. Emir size "Çalmayacaksın" diyor. Ne yaparsanız yapın; çalmak eylemi üzerinde, çalmak fiili üzerinde, çalmak aktivesi üzerinde düşünmek zorundasınız. Eylem, fiil ve aktivite birbirinden farklı kavramlar sonuçta...

Yani çalmak kavramının bilinçli mi bilinçsiz mi uygulanacağını, bilinçli olmanın nasıl bir çalma eylemine götüreceğini düşünmek zorundasınız.

Farklı olma çabası olarak görmeyin bunu. Çalmak, çalmaktır diye düşünmeyin. Hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz geleneklerinden sıyrılın biraz. Zaten böyle düşünürseniz, yani bu zihinsel ezberlere yapışık olarak yaşamışsanız hayatınız boyunca (özdeşleşme) 10 emir size bildiğiniz, anlatılmasına gerek olmayan bir bütünlük, bir toplumsal kural yapısı olarak gelecektir.

Ya böyle kurallar (özdeş) üzerine düşüneceksiniz, ya da yapamadığınızdan dolayı 10 emir yıllarına dönüp tarihi belgeleyen bir kamera çekimi hazırlayacaksınız.

Bakın!

Aslında yapıştığınız, size ait olduğunu sandığınız şeyler hakkında, yani kendiniz (ego) hakkında düşünmeye başlamazsanız (filosofya) en büyük hırsızlığı yapmış olursunuz.

Belki malın sahibinin haberi olacaktır (ödünç) bu işten ama size çalma diye bağıran güzelim Musa'yı hiç anlamamış olacaksınız.

FARKINDALIK

Fark ettiniz mi!

Kieslovski'nin yapmış olduğunu şu an bende yazım üzerinde yapıyorum. Yönetmenin ortaya koyduğu filmi bir meta olmaktan çıkartıp nefes almaya devam eden bir düşünsel, duygusal eylem olarak kavrıyorum.

Yani ben; Kieslovski'nin güzel Musa'dan alıp yorumladığı filmini alıp, yorumluyorum.


Kieslovski film yaratım sürecini ben de edebi yaratım sürecini kullanıyorum. Dikkat edin! Küçümseme olarak algılamayın ama çoğu film eleştirmeninin yaptığı şeylerden değil bu. Bu kişilerin çoğu; filmi yapılmış sonlanmış bir nesne- meta olarak kabul ediyor, film fikrinin kendilerinde oluşan anlamını yorumlamak yerine, filmi yorumluyorlar.

Ben film yaparım, film yapamayınca da yazı yazarım. Lakin filmin google'da bulunabilecek özelliklerini anlatmam.

Film yapmadığım bu boşluklarda yazı yazarım. Filmler hakkında değil, filmin bende oluşturduğu ilham hakkında yazarım.

Bunları ayırt edin.

Ne demek istediğimi anlayan, duydudaşlık yaşayan güzel kardeşim, özgürleşme yolunda zor ama güzel bir yolda olduğunu söylemek isterim.

Hadi bakalım farkındalık bizleri bekliyor...

HIRSIZ

Genç anne, kendi kızını, kendisine ait olduğunu etrafına kanıtlayabilmek için evinden kaçırıyor. İlk önce; genç annenin kütüphanedeki duyarsız hareketlerini gösteren yönetmen bu fiilin (kız kaçırma) bir hırsızlık aktivitesi olduğuna doğru yöneltiyor bizi.

Sonra kızın gerçekten bu genç kadından gelme bir birey olduğunu anlıyoruz. Lakin 16 yaşında bilinçsizce! yapılan bir fiilden dolayı bir bebek doğmuş. Genç annenin annesi, başarısız olduğunu düşündüğü, belki çalıştığı için zaman ayıramadığı gerçek kızına olan sevgisini torununa aktarıyor ve torununu kızı gibi sahipleniyor.

Kendi varlığından gelme kızını bilinçli bir eylem gibi göstermek isteyen genç anne ise bu sert, otoriter anneye karşı cephe alıyor.

Aslında iyi bakarsanız; genç anne kendi kızını bile annesinden ilgi görebilmek için kaçırmış gözüküyor. O yıllarca bulamadığı şefkati yeniden arıyor.

Yönetmen; despot bir nine, acemi bir anne ve masum bir kız üçlemi ile seyirciyi film öyküsünden çok, çalmak kavramının üzerine doğru yöneltiyor.

Bu bir kurulum arkadaşlar. Nihai hedefi olmayan tüm filmler düşünsel boşluğu yakalamak ve oradan direkt olarak kalbe nişan almak niyetindedir.

Kalbe nişan almak; hazır bulunamayan bir zihinsel işlevi seyirciye gösterip, arada gerçekleşen cahillikten (bilmediğini bilmek) yararlanmakla ile oluşur.

Kalbe nişan alın, sanatçılar..

FİLM

Dekalog serisi inanılmaz. Dilimde tüy oluşumu gerçekleşti. Kısa film zamanı (orta metraj) ve seçilen konu yönetmeni görsellik üzerine düşünmeye itmiş ve görsel (dil) duygudaşlık tepelere vurmuş.

Sorgulama süreci zaten hepinize aşina. Lakin sorgulama yönteminiz hakkında sorgulama yapmak sizi bir boşluğa itecektir ve güçsüzlüğünüzün güzel bir deneyime dönüşmesine neden olacaktır.

Çok az kişi bu noktalara temas edebilir ve etmiştir.

Değerlerini bilin!

10.12.2011

Hiç yorum yok: