KUBRİCK
Stanley; 1928 doğumlu.
İlk büyük yıkılımın hatırasıyla, 2. yıkılımının kendisiyle muhattab olan sinemacılardan...
Bakın hayatlarına; büyüme dönemlerinde büyük savaşlarla muhattab olanlarda filmler ne kadar da etkileniyor.
Kubrick belki; çok etkilenmedi rahat koltuğunda ama evrensel tarihi altyapıyı unutarak da istediğimiz sonuca varamayız.
Bir kaç küçük iş yaptıktan sonra (belgesel- kısa); Fear and Desire adlı dramayı ortaya koyuyor; savaşla ilgili. İlk ulaşılan 60 dakikanın üstündeki filmidir bu.
İlk filmler hep savaşla ilgili nedense...
Ona da bir göz atarız...
BUSE
Katilin Öpücüğünde; bir hafif boksör, bir kadın ve bildiğiniz bu kadına aşık kötü adam var.
Sesli çekilmiş.
Kadın her zaman ağzı açık geziyor; bu da enteresan bir iplememezlik ortaya koyuyor kendiliğinden.
1955'de çekilmiş.
Yani 27 yaşındaymış Kubrick.
Olay hikayesinin ilk basamaklarını unutmadan; klasik anlatının temellerini zayıflatmak için uğraşmış yönetmen.
Siyah- beyaz yapmış filmini.
Flashback tekniğinin temeline laf atmış. Başka resimlerle gözü kandırırken; ses ile kendi hikayesini kurmaya çalışmış.
İyi de sükse yapmış o zamanlar...
Mesela balerin sahnesi; resim ve anlatılan hikayenin uyuşması için düzenlenen faklı bir sahnedir.
Bilmiyorum o zamanlar balerinler "kareo- grafi" bilmezler miymiş. Yani bir tutarlılıkları yok muymuş. Dans sahneleri söylenen sözlere yakın bir anlam kazanmış evet; ama bir çok yerde de balerin kendisini olay örgüsüne kapatarak dans etmiş.
Kubrick; parasızlık yüzünden kaybettiklerini; belirli bir biçimi ortaya koymak için feda etmiş.
Boksör'ün dövüşme sahnesi; düşük prodüksiyon ve büyük sesle geniş seyirciye adepte edilmiş bir sahne. Güzel bir hile yapılmış...
Filmleri kendi çağlarına göre değerlendirmemiz gerekiyor.
Bu filmde; en büyük görsel düşünce soyunan kadının evdeki "cam" üzerinden sergilenirken; boksörümüzün telefonla konuşması olmalıdır.
Bir de korku edasıyla; gölgelenen "manken eller".
Geriye dönmeli anlatışlar ve bu resimlemeler bu filmin bütün özelliklerini ortaya koymaktadır.
Yoğun olarak da eleştiremiyoruz, çünkü sinemanın en vahim zamanları o zamanlar.
Ama daha doğuda 7 sene sonra (Ivan'ın Çocukluğu) adlı bir eser ortaya çıkıyor. Savaşın tam göbeğinden hem de.
7 sene de bir anlayış yakalamak çok vakit olmamalı heralde.
Değil mi Amerikalı?
26/02/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder