Sinema tarihine ismen yerleşmiş tüm önemli filmlerin yönetmenleri; varoluşları ve benliklerin orijini hakkında filmler yapmışlar ve bunu din kapsülünün içinden anlatmaya çabalaşmışlardır. Bresson gibi film sanatının insan hakikatinin derinliklerinden gelen bir gelişim süreci kayıtlanması olduğunu bilen bir sanatçı ve diğer önemli sanatçılar bu noktaları; insanı ve mizacını, benlik ve benlik ismiyle işaret edilen konuların orijinini incelemeyi mihenk noktası olarak kabul etmişlerdir.
Tarkovski’nin önemle büyük bir etiket yapıştırdığı bu filmin sinematografik düzenlenmesinden öte bahsedilen konularla olan alakasını incelemek isterim. Film konusu itibariyle; araf noktasında kalmış bir din adamının, arafının nedenlerinin neler olduğuyla değil, pederin kendisini arafa düşüren temel manaların peşinde koşuyor.
Film içinde yüksek bir neden- sonuç ilişkisi kurulmamış. Bu da filmin estetik seçiminin kişisel bir yolculuk olduğunu, yani kişinin karşılaştığı olayları değil, karşılaştığı olayların kendi üzerinde bıraktığı sonuçları ile ilgilenmiş olduğunu gösteriyor.
Sinemayı; genellikle dışarıyı içeriyle betimleme, yani beş duyu algısıyla algılanan olayları yönetmenin kendi algısında yorumlamasıyla özdeşleştirirsek; bu filmin kullanılan anlatıcı dili ve çok hayalimsi kurmaca anlatımının sonucu olarak içeriden dışarıya bir bakış olduğunu da görebiliriz.
Bir anlatıcı ve bir oyuncu. Anlatıcının anlattığı, edebi olarak söylenen şiirimsi günlük yazıları ve oyuncunun ruh halinin dışarıya yansıması, büyük oyunculuklar. Bu ruh halinin başka şekilde gösterilmesi sağlanabilir mi? Edebi olarak desteklemeden, bu ancak yaşayanın anladığı insani hal; farklı bir şekilde anlatabilir mi?
Nasıl yapılacaktır?
Bresson
Film yapılış anında ortaya çıkan hadsiz vesile yardımıyla; bir bütünlük oluşturur. O an yani algıya göre maddi zaman süreci, durdurulamaz. Bir dakika önce çekeceğin bir sahnenin veya planın bir dakika sonraki ile aynı olabilmesi olanaksızdır, bilirsin. Kendini, filmini, ortamı seyire dalarsın. Kendini tanıyan bir yönetmen; ortaya çıkardığı filmin olabileceğinden daha iyi veya daha kötü olamayacağını da bilir.
İşte Bresson; bu manaları taşıyan önemli bir kişidir. Sinema şartlanmalarından kendini koruyarak; kendi iç sesini dinlemiş, memleketinin önemli isimlerinin gölgesinde kalacağını bildiği halde kendinden vazgeçmemiştir. İnsan kesin olarak bilgisine ulaştığı bir şeyden nasıl vazgeçebilir. Elini attığında ulaşabileceği kadar yakın bir şeyden nasıl yüz çevirebilir.
Yönetmenlik ve sanatçılık; ayrı şeylere temas ederler.
Yönetmen mesleğini icra eder.
Sanatçı; kendini tamamlamak için çalışır. Zıtlıkları sıfıra indirmeye uğraşır ve bu yolda; feragat edebilecekleri tahminlerinde ötesindedir.
Sanatçının hangi mesleği yaptığı önemli değildir. O iş artık bir sanattır. Yönetmenin sanatı…
Tasavvufça
Film öğelerini kendimizce yorumlamak istersek ve tasavvufu kullanmamız gerekirse:
Peder; bedenini nefsin bir sınırı olarak tanımaktan uzaklaşmak için şarap, ekmek ile besleniyor. Şarap yapısı nedeniyle aç karnına alınarak mideyi kansere sürüklüyor.
Yol; basitçe izah edilirse.
1- Bedene dayalı durumların kısıtlanması,
2- Toplumsal ve duygusal şartlanmalardan arınma,
3- Kendi hakikatinin orijin bilgisi
Peder; bedenini kontrol ederek; bir takım ilhamlar almaya başlıyor. Bu ilhamların temel nedeni nefsin bu beden olmadığını bilinç düzeyine ulaştırması. Lakin bilinç dışarıdaki gezintisini tamamlayamadığı için ve en önemlisi hakikat bilgisine yakin sağlayamadığı için; yeniden bedene temsil oluyor.
Filmde motor sahnesinde açıla gelen nokta; genç yaşındaki insanların veya daha sonraki kişilerin bu halden benzerini görmeleri. Nefsi Mülhime olan nefs; aklı küll ile bağlantı kuramıyor ve emmareye geri dönüyor. Eğer aklın sınırını zorladığı inanç; istidati olarak kişiye yerleşmişse kişi elinden gelen ilimli çalışmalarla yeniden bu halde hallenebilir ve bu noktayı aşabilir.
Mülhime girdaplarından ancak diğer bir ustadan yardım alarak kurtulabilir. Çok geniş tefekkür yetisi ve beden sağlığı bir kere düşülen tuzağa düşülmeden Nefsin tatmin olmasını, aklın doğru oranda Aklı küll ile bağlanmasını sağlayabilir.
Filmin sonunda ise; beden kansere yenilip bu pedere ikinci bir şans tanımıyor. Ama peder ölmeden önce “Tanrının inayetiyle” sözüyle tam iman noktasında Cennet ehline bir işaret veriyor.
Rabbani kayıtlarla da olsa; insan bir takım ruh gelişimi sağlayan pratiklerle cennet ehli ile vasıflanabilir.
Pederle belirtilen hal; seyri enfüsinin seyri afakiye geçişteki sıkıntılarını belirtir. Bundan kurtuluş ise ilim kaynaklı olmalı ve kişiyi tekliğe götürmelidir.
SÖZ
Önemli bir film ve üzerine estetik açılımlar sağlamak amacıyla gözden geçirilmeli. Nerden bakarsanız, ancak ordan görürsünüz. Önemli olan başka bir gözün olabileceğini de idrak etmektir...
Mehmet Emin Yıldırım
meyproduction@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder